Ayetler



 

                                      بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ   


 

سُبْحَانَ الَّـذٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّميعُ الْبَصيرُ﴿١
    


Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
   
       
            Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
            ﴾1﴿
 
''Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir.'' (İsra, 1)
İsra ile ilgili ayet şöyledir ; “Eksiklikten uzaktır. O Allah ki geceleyin kulunu Mescid-i Haram’dan,çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüttü.Ona ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye.” (İsra Suresi,1)

 وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰى ﴿١﴾ مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰى  ﴿٢

Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı.
            ﴾1-2﴿

 
“Arkadaşını (Muhammed) ne sapıttı,ne de şaşırdı.” (Necm Suresi,2)
 

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى (17

“Muhammed’in gözü şaşmadı ve o sınırı aşmadı” (Necm Suresi,17)

وَاِذْ قُلْنَا لَكَ اِنَّ رَبَّكَ اَحَاطَ بِالنَّاسِ وَمَا جَعَلْنَا الرُّءْيَا الَّتٓي اَرَيْنَاكَ اِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْاٰنِ وَنُخَوِّفُهُمْ فَما يَزيدُهُمْ اِلَّا طُغْيَاناً كَبيراً ﴿٦٠

 
Hani sana, "Muhakkak Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık. Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu, sadece onların büyük azgınlıklarını (daha da) artırdı.
            ﴾60﴿
 
''Sana [Miracda] gösterdiğimiz temaşayı insanlar için bir fitne
 kıldık.'' [İsra 60]

مَا كَذَبَ الْفُؤٰادُ مَا رَاٰى  ﴿١١﴾ اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى ﴿١٢﴾       
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰى ﴿١٣﴾عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى﴿١٤﴾ عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰى ﴿١٥﴾
 اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰى ﴿١٦﴾ مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى﴿١٧﴾
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى  ﴿١٨﴾

 
 
Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı.
            ﴾11﴿
         
            (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?
            ﴾12﴿
        
            Andolsun ki, o, Cebrail'i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü.
            ﴾13﴿
         
            Sidretü'l Müntehâ'nın yanında.
            ﴾14﴿
        
            Me'va cenneti onun (Sidre'nin) yanındadır.
            ﴾15﴿
         
            O zaman Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
            ﴾16﴿
         
            Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı.
            ﴾17﴿
         
            Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü.
            ﴾18﴿ 
 
 
“O (peygamber), Cebrail’i bir başka inişinde de görmüştü. Sidretü’l- Müntehâ’nın yanında. Ki Cennet’ül-Me’va da onun yanındadır. O zaman ki, o Sidre’yi bürüyen bürüyordu. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.” (Necm, 53/13-18)
“Andolsun ki o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.” (Necm, 53/18)
“Bu vahyi o’na müthiş güçleri olan Cebrail öğretti. O üstün yetenekli melek doğruldu. O en yüksek ufukta idi. Sonra yaklaştı ve sarktı. Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu. Böylece O’nun kuluna vahyettiğini vahyetti. Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız? Onun bir başka inişini Sidretu’l-Münteha’nın yanında görmüştü. Ki Cennetü’l- Me’vâ onun yanındadır. O zaman Sidre’yi bürümekte olan bürüyordu. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.” (Necm, 53, 5-18)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder